Yuksekovalı Çocuklar İstanbul'u geziyor
 
  Ana Sayfa
  Şiirler.
  Tarih
  İslam
  Tiyatro-Hikaye
  => Ölüler Evinde Dirilere (?) Nizannameler…
  => Kus Agaci
  => Ve Sen...
  => İç Dökümü
  => 23 Nisan Tiyatro
  => Ataturk Orotoryo
  Eglence
  Ask
  Ziyaretçi defteri
İç Dökümü

İç Dökümü 


Endişelerimiz var..Yitirdiklerimiz..Yitirmekten çekindiklerimiz..Ve yitireceklerimiz……
Hayat bazen zorlu yollara sürüyor.Olmadık anlarda olmadık manevralar istiyor, oysa hiçbirimiz usta bir pilot değiliz..

En zor anlarda sığınabileceğimiz bir acil iniş pisti bulabiliyor muyuz? “ Sorulması gereken soru bu “ gibi görünse de aslında sormamız gereken soru “ nerede, ya da kimde “ galiba..
Kimi zaman sorgusuz kabullendiğimiz, yıllar yılı benimsediğimiz öğretilere,kimi zaman “ ben “ diye diye kaybettiğimiz “ biz “(ler) e, kimi zaman ardında küçüldüğümüzü sandığımız korkularımıza yenik düştük…Göremedik..Duyamadık , Hissedemedik en güvenli yardım elini..

Çağın,en kutsal varlığımız olan sevgiyi bile yer yer yozlaştırdığı, duyarsızlaştırılmış hayatlar arasında kaybettiğimiz özgüvenimiz miydi? Bilincimiz mi? yoksa top yekûn benliğimiz mi? Bir ayna tutabilseydik içimize: o yedi renk iklimde koşmak olmasa da yürüyebilirdik belki….

Ama şu var ki bu aynayı keşfedebilmek ve kendimi görebilmek için yeterince özlemiş ve aramış olmamız gerekliydi..
Diyor ya şair: “ Hasret kaldığın kadar yakınsın “ diye..

İnsanın kendini yakalayabilmesi bir anlamda O’nu bulabilmekmiş.. Bakan her göz göremese de “ her şaheserde sahibinin imzası gizliymiş… “ Geç öğrendik..

İnsan, kendinden uzaklaştıkça, yaratıcısından, yani kendine kendisinden daha yakın olandan da uzaklaşıyor.. Yaratıcımız, Rahmeti gazabını bile kuşatmış olan Rabbimiz kendine yaklaştırma babında her ne kadar sebepler sunsa da, içimizde de bir başımıza oynadığımız köşe kapmaca yüzünden çoğu zaman görmezden geldiğimiz küçük ayrıntılara dönüşüverdi bu sebepler…Oysa teslimiyetin hazzını bulamamıştık karanlığımıza çekildiğimiz köşelerde… Belki de o karanlıklarda ayazı hissedip iliklerimize kadar üşümelerimiz bu yalnızlıktandı..

“ Kalbimin süveydâ’sıydı..Derinleştikçe içinde kaybolduğum kör noktada uykularım harap..
Ömür hesaplaşmalarımın yorgun savaşçısıydım..
Perişan bir gecenin ardından..Tam da gün doğumunu beklerken..… “

“ Rabbim “ dedim. “ Ruhumun, Kalbimin, Zihnimin Ve dahi Dünyamın en karanlık köşelerine kadar sinen Nurunu görmemi nasip eyle! ”

‘Kalemin ve kelamın gül kokuları saçtığı an’ı yakalayabilen şairin diliyle:

 

Kimseler okşamaz madem :
Öp beni Anlımdan..Sen Öp seccadem.!

 

27.07.2007 / Cuma……

 

saygılarımla..


' Güneşin kızı ' LeyLi.. ' '

 
 
   
Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol