Yuksekovalı Çocuklar İstanbul'u geziyor
 
  Ana Sayfa
  Şiirler.
  => Abdulkadir Karaman
  => Adem Uysal
  => Ahmet Muhip Dranas
  => Ahmet Zekai Yıldız
  => Ataol Behramoğlu
  => Behçet Aysan
  => Bülent Özcan
  => Can Dündar
  => Cemal Süreya
  => Cemil Meriç
  => Ebru
  => Emrah Altınok
  => Esra Menekşe
  => Ethem Vayvaylı
  => Fadime Öksüz
  => Gökhan Arslan
  => İhsan Raif Hanım
  => Leyla Altınbaşak Kayan
  => Leyli
  => Mehmet Akif Ersoy
  => Melih Cevdet Anday
  => Mert Varol
  => N. Fazıl Kısakürek
  => Orhan Veli
  => Omer Hayyam
  => Rıza Akbulut
  => Ruhi Hatunoglu
  => Neriman Ergün
  => Sabriye Babaoğlu
  => Safin
  => Tülay Bilgin
  => Ülkühan Boz
  => Yılmaz Türkyılmaz
  => Yusuf Kaplan
  Tarih
  İslam
  Tiyatro-Hikaye
  Eglence
  Ask
  Ziyaretçi defteri
Safin

Dördüncü gecem bu; 

Sensizliği seninle beraber tattırdığın,
Yanımdayken kendini özlettiğin,
Konuşurken sesini unutturduğun,
Yarından bahsederken dünü düşündürdüğün.

Eskiden gözlerine bakarken yıldızları düşünüyordum,
“Ne kadar parlak” diyordum.
Şimdi gözlerine bakıp yıldızları düşünüyorum.
“Ne kadar uzak” diyorum.

Bir zamanlar uzaklardayken seni düşünüyordum.
Şimdi seninleyken uzakları düşünüyorum.
Zamanımı böyle yedim. Düşünerek.
Şimdi merak ediyorum, sen neyi düşünüyodun?

 
Murat Safin


Kimsenin Haberi Yok!

Yalnızlıklardan çıkamıyorum.
Allah’a mahsus deme yalnızlık.
Bak kimim kimsem yok.
Boğazım düğüm düğüm
Anlatacağım kimsem yok
Sanırım ölüyorum
Ama kimsenin haberi yok

İçimde fırtınalar kopuyor.
Sevgim dağları inletiyor.
Bir Allah’ın kulu duymuyor.
Bir zamanlar denedim olmadı
Bu sefer istemeden ölüyorum
Ama kimsenin haberi yok.

Hepsini hak ettim,
Bütünü suçu yüklendim
Sevdiğimin içi rahat eder ama
İçimde çatışma çıktı
Vuruldum ölüyorum
Ama kimsenin haberi yok.

Bir tufan geldi.
Diğer dünyada da acı var.
Ben günahıma günah katlıyorum
Nihayet ölüyorum
Ama kimsenin haberi yok.

Bir senfoni, bir musiki belki sadece müzik
Müziği istiyorum
Korkumu alıyor.
Sessiz olmasın, korkuyorum
Ölüyorum
Ama kimsenin haberi yok.

Belki bu son günüm, son dakikam
Deme belki benimde son dakikam
Yaklaştım hissediyorum
Ölüyorum.

Sana haberim değil bu şiir.
Şiirde değil bu yazı
Neden yazdım biliyor musun?
Yalnızlıktan korkuyorum
Yalnız ölüyorum
Ama haberin yok.

Hiç düşünmüyorum yazarken.
İçimden çıkanlar bunlar.
Gözyaşlarımdan dolayı imlada
Üzüntümden dolayı kelimelerimde
Acımdan dolayı şiirimde
Acelemden dolayı içerikte
Yanlışlıklar olsa gerek
Ne fark eder ölüyorum…
Neden kimse yanımda değil,
Neden kimsenin haberi yok

 

Murat Safin







Gidişin…
 
Hakka yine yol verdim.
Benim değili ele serdim.
İsyan mı ağlayış mı serzeniş mi
Neden benim değildin?
Haykırış
Haykırış fazla içimden söyledim
Dert yanmadım göstermedim
Gidişin korkaklık
Gidişin yalanların
Gidişin terk ediş
Gidişin felaket
Gidişin sadece bir akıbete alamet
 
Şimdi gittin ve seni izlememe yardım ettin.
Unutulmak istenmedin
Özlenmek istendin
Sevgiye açlığını benim inkansız aşkımla giderdin.
Seni aç bırakanlara sözüm vardı.
O benim diyecektim.
Şimdi seni aç bırakanlara sözüm
“Ona iyi bakın”

Murat Safin




Yine Sorular...


Kılıç kadar keskin,
Bir o kadarda hassas bir kalbim var.
Verdiğin sevgi kadar az,
Gösterdiğin ilgi kadar sahte arkadaşlarım.
Yıldızların ömrü kadar belirsiz,
Bulutların rengi kadar geçici bir hayatım var.
Nilüferin suya, pamukların güneşe olduğu kadar,
Benim de sevgiye ihtyiacım var.
Sevgiyi haketmek lazım mı?
Yoksa benim uğradığım haksızlık mı?
Bu isyanlarım sürekli kaybeden ve isyan eden bir kumarcınınki mi?
Yoksa hisleriyle Leyla'yı haketmiş ama alamamış Mecun'unki mi?
Kim haklı;
Sevgilisi için dağları delen Ferhat'mı?
Hep geri planda kalan, Aşkı için Ferhat'ı yokeden Hüsrev mi?
Ya da
Hiç bir şey yapamayıp sadece seven ben mi?
Kim daha isyankar?
Harname'deki Şeyhi'mi?
Ehli Dünya ile oyalanan ben mi?
Bir üçüncü müyün ben?
Zahit ve rintten değil de başka bir şey miyim?
Doğru yada yanlış...
Günah yada sevap...
Bunlar değilsem...
Herşey bu kadarsa...
Peki ben...
Hümanistler doğruysa...
İnsan değerliyse...
Değer görmediysem?
Kimim ben.
Erkek ağlamazsa...
Hıçkırık tutması görülmemişse...
Küçük bir yatağa sığmayacak kadarsan...
Hala sığamadığın yatağın içinde saklıyorsan gözyaşlarını....
Ben nasıl biriyim...
 Yine Sorular...
Kılıç kadar keskin,
Bir o kadarda hassas bir kalbim var.
Verdiğin sevgi kadar az,
Gösterdiğin ilgi kadar sahte arkadaşlarım.
Yıldızların ömrü kadar belirsiz,
Bulutların rengi kadar geçici bir hayatım var.
Nilüferin suya, pamukların güneşe olduğu kadar,
Benim de sevgiye ihtyiacım var.
Sevgiyi haketmek lazım mı?
Yoksa benim uğradığım haksızlık mı?
Bu isyanlarım sürekli kaybeden ve isyan eden bir kumarcınınki mi?
Yoksa hisleriyle Leyla'yı haketmiş ama alamamış Mecun'unki mi?
Kim haklı;
Sevgilisi için dağları delen Ferhat'mı?
Hep geri planda kalan, Aşkı için Ferhat'ı yokeden Hüsrev mi?
Ya da
Hiç bir şey yapamayıp sadece seven ben mi?
Kim daha isyankar?
Harname'deki Şeyhi'mi?
Ehli Dünya ile oyalanan ben mi?
Bir üçüncü müyün ben?
Zahit ve rintten değil de başka bir şey miyim?
Doğru yada yanlış...
Günah yada sevap...
Bunlar değilsem...
Herşey bu kadarsa...
Peki ben...
Hümanistler doğruysa...
İnsan değerliyse...
Değer görmediysem?
Kimim ben.
Erkek ağlamazsa...
Hıçkırık tutması görülmemişse...
Küçük bir yatağa sığmayacak kadarsan...
Hala sığamadığın yatağın içinde saklıyorsan gözyaşlarını....
Ben nasıl biriyim...

Murat Safin
 
 

Umutlar

 
Umutlarım özgür.
Umutlarımı bağladığım ipi kesti,
Özgürsün dedi
Umutlarım artık özgür.
Onları serbest bıraktı.
Özgür umutlarım tamamlanmadı
Her şey yarım kaldı.
Artık umutlarım artık


Murat Safin



Özgün Senfoni
Ölümün kollarında uyuyor.
Acıya anne diyor.
Hastalıklarla ailevi bir hayat sürüyorum.
Gitmiyor, bekliyorum
Ne olacağını görmek istiyorum.
Cesaretle aptallık iç içe
Duygular
Çok karmaşık ancak gülünç
Beynimde birçok ses
Seslere eklenen yeni sesler
Şimdi eskiler susuyor
Yeni yeni sesler ekleniyor
Beynimin içinde bir orkestra
Bir senfoni
Dinliyorum ama anlamıyorum kendimi
 Murat Safin



Bence Aşk…
 
Aşk nedir dediler
Ne biliyim dedim
Güzelmiş dediler
Geçer dedim
Çekici dediler
Beni çekmez dedim
Seviyor dediler
Sevgisi batsın dedim
Kariyer dediler
Es geçtim
 
Yazdıklarınla varsın kalbinde
Bir işe yaramaz adamsın gözümde
 
Dinleyene kaptırdım kendimi
Benimmisinki seveyim seni
 
Sordular sürekli kimi seviyorsun diye
Ya hak dedim Ya Haşa dedim
Aşkım şimdi sana kapılırsam günaha girmem mi?

Murat Safin


ÇOCUK VE KİTABI


küçücük bir çocukken
çaydanlıktan çıkan buğuyu yakalamaya çalıştı

büyüdü, kelebeğin peşinden koştu
çok küçüktü ve güzeldi kelebek, yakalayamadı.

zaman geçti bir uçurtma peşinden koştu
çok yüksekti, olmadı

büyüdükçe kovaladı.

kovalamak bir önsöz onda
yakalama adlı kitapta

kovalamak tek kaynakçası
başarı adlı kitapın

büyüdükçe anladı bunları

aşkı kovaladı
mutluluğu kovaladı
huzuru kovaladı nihayet
ve nihayet yoruldu o...

küçüklüğünden beri kovaladığı şeylerdi onu yoran
şimdi kovalamacanın yeni başladığını anladı
bu kadar yorgun ve yaşlıyken
bu kadar gecikmek..
revamıydı şimdi bu kadar eziyet.

Ve başladı hakikat kitabını okumaya
Önsüzünde yazıyordu
bul ve kovala
girişinde yazıyordu ikra.
Gecikmedin koca çocuk kovala
Gecikmedin koca çocuk kovala

Murat Safin



Akıncılar
 
Bir cenge girdi akıncılar
Hınca hınç yürüdü
Düşmanın hurrası geldi
Akıncının Allah’ı bastırdı,
Allah Allah dedi şahlandı atı.
Rüzgarı mağlup etti,
Gür erkek sesi.
Düşmanı mağlup etti,
Mermerde dövülmüş elleri…
 
Evleriydi, eğersiz atlar.
Seccadeleriydi, karlı topraklar.
Kılıçlarıydı taş gibi elleri.
 
Bir cenkten çıktı akıncılar,
Sanki hiç savaşçı değillerdi.
Birer evliya gibiydi yüzleri,
Gülücükleri babacandı…
 
Bir yetim görüp ağladı akıncılar,
Sanki düşmana aman vermeyen başkasıydı.
Bir ana görüp öptüler elini,
Sanki eğilmeyen baş bu başlar değildi.
 
Bir suskunluktu aldı akıncıları.
Savaşı kazandılar lakin,
Amaçlarına ulaşamadılar bu seferde…
Sonra hep birden Allah’a yakardılar,
Şehitlik bize nasip olacak mı Ya Rab!
 
Yiğitler, yarenler, serdengeçtiler, dalkılıçlar
Siz şehit oldukça huzur bulacak, bu topraklar.
Siz şehit oldukça kıbleye başınızı koyup yatacaksınız,
Cennet yolunda giderken.
Siz Şehit oldukça oğullar öğrenecek,
Türklüğü…
 
Murat Safin


 Aşk Serpildi Yüreğime

 Bir sevgi ki günlerce tattım
 Bir sevgi ki Yıllarca bekledim
 Bir damlacıktı koydum matarama
 Kana kana içtim aylarca
 Damlalarla yaşadım içimdeki bu susuzlukda
 Bereketi bulamadım isyansız hayatımda

 Bir okyanus içinde gördüm insanları,
 Susuzlukta bile içmeyi bilmemeleri...
 Bir okyanus içinde gördüm insanları,
 Başka okyanuslarda aç gözleri...

 Yine sevdim sonunda,
 Doyumsuzluğum kırıntılarda.
 Kalbimde bir tohum besledi damlalar,
 Filizlendi Kalbim,
 Serpil'di Aşkım,
 
 Bir damla yine aktı.
 Bir okyanusa yine karıştı,
 Okyanus yine damla oldu,
 Yine kabime aktı.
 Okyanus bizim neyimize,
 Gelme, istemem bende kalmayacaksan,
 Gelme, istemem ab_ı hayat değilsen,
 Gelme, istemem tek içimlik olacaksan,

 Ben mi, gelemem...
 Yüzmekten yorulmuş kalbi...
 Ağlamaktan kızarmış gözleri...
 Hazırlıksız bedenim...
 Ölürüm bu yolculukta.

Murat Safin

Masal Şiiri
 
Zamanın birinde iki dünya varlığında
Dünyalar birbirlerine zıt
Birinde iyilik diğerinde kötülük
Birinde şefkat diğerinde hırs
Hüküm sürenler tebası kadar bu dünyalarda
 
İki hükümdür sürekli çatışmada
Sürekli birbirlerinin yaptıklarını bozmakta.
Sürekli birbirinden uzak kalmaya çalışmakta.
Süresiz bir savaş
Bitmeyen bir anlaşmazlık
 
Hükümdar, Aşk
İstemez hırsı
Sevmez ihtirası
Gülmez kahkahalarla
Bir tebessümdür dudaklarında
Bilmez yalanı dolanı
 
Hükümdar Beden.
Sevmez ağlamayı.
Görmez doğruları.
Şefkat onu ürkütür.
Onun tebası olan,
Duygularını öldürür.
 
Zamanın birinde bitmez bir savaş
İki dünyanın savaşı
Kaybetti hükümdarın biri
Savaşın ne sonucu bilindi
Ne kaybeden, ne kazanan..
 
Tek bildiklerimiz gördüklerimizdi.

Murat Safin
 

Karanlık ve Gece
 
Ay ve bulutlar arasında bir çatışma var
Ezilense yine ben
Arada kaldım
Bu yalnız gecemde
Yolumu göremeyen bir yolcu
Kalabalığın içinde yalnız
Gürültünün içinde sessiz…
 
Yol verin bana şimdi insanlar
Zaman verin bana takvimler
Bırakın yolumu göreyim bulutlar.
 
Benden isteğiniz nedir?
Neden güneş batar?
Neden insanlar ölür?
Neden seven terk edilir?
Neden bedenler kalıcı değil?
Neden ruhumu kaybettim ?
Neden düşünemiyorum ?
Neden neden neden…
 
Nedenlerin nedenini aramak…
Asla üstlenmedim bunu.
Böyle gelmiş böyle gidecek sanırım.
Gelende gidecek ama.
Kalmak isteyen de yoktur eminim.
 
Yıldızlar hep insanlara uzak derler
Dağlardan bakınca görürsün ama
Şehirlerin ışıkları onları yok etmiş
Dünyayı biz yaratmadık
Dünyayı biz yok ettik
Sevgiyi biz yaratmadık
Sevgiyi biz yok ettik
Hayatlarımızı biz yaratmadık
Onları mahvettik.

Murat Safin



Aşk buysa…
 
İlk günlerin verdiği gençlik düşü
İlk göz göze gelmeler
İlk bakışlar
Zamanla konuşma çabaları
Ve en saçma cümleler
İlk yan yana oturuş
Ve ardından beraber içilen bir çay
İlk dokunuş
İlk dudaklarımızı fark ediş
İlk gecemiz
Ve ilk uyanışımız
İlk kavgamız ve ilk uzaklaşmamız
Son hatırlayışımız
Ve maziye gömülmüş aşk...
Aşk buysa ben sadece bir perde de rol aldım.

Murat Safin
 
 
   
Bugün 18 ziyaretçi (37 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol